Sağlık Bakanı Fahrettin Koca özel bir televizyon kanalında açıklamalarda bulundu. Bu yıl içerisinde 29 bin 689 sağlık personeli alımı olacağını belirten Bakan Koca, “Bunun ilk etabı olarak 6 bin 829 hemşire, bin ebe ve 3 bin sağlık memuru olmak üzere odyolog, psikolog, diyetisyen, fizik tedavi gibi alanlarda 12 bin personelin alımı için önümüzdeki ay ilana çıkılacak. Önümüzdeki ay olmasıyla ilgili bütün hazırlığımızı yaptık, kılavuz hazırlığımız bitti. ÖSYM’ye gönderdik.” ifadelerini kullandı.
Sağlık Bakanlığı’nın bu konuyla ilgili bütün çalışmalarının tamamlandığını kaydeden Koca, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Özellikle altını çizerek söylemek istiyorum, 12 bin personelin alımı da bugüne kadar olduğu şekliyle KPSS ile olacak. İkinci etabı ise, yani 29 bin 689 sağlık personeli alımını tamamlayacak olan 17 bin 689 personeli de muhtemelen Eylül-Ekim’de ÖSYM’nin takvimine göre planlamış olacağız. Personelin KPSS ile alımı konusundaki yöntem daha bir hakkaniyetli ve bu anlamda başarıyı endeksleyen bir yaklaşım tarzı olduğu için bunu devam ettirmek, en azından hakkaniyetli olma noktasında bu yöntemin daha doğru olduğunu düşünüyoruz.”
Koca, yardımcı sağlık personeliyle ilgili son dönem sayıca giderek artan ama nerede kimlerin çalışabilirliliğinin net olmadığını bildiklerini söyleyerek, “Bununla ilgili de diyaliz teknikerlerinin nerede-nasıl çalışması gerektiğiyle ilgili bir yönetmelik düzenlememiz oldu. Yani daha önce hemşirelerin özellikle sertifikayla devam ettirdikleri bu hizmetleri, diyaliz teknikerlerinin var olduğu bir süreçte öncelikle diyaliz teknikerlerinin çalışmasını belirten bir yönetmelik. Benzer şekilde diğer yardımcı sağlık personeli için de bu yönetmelik hazırlıkları yapılıyor. Ağırlıklı çalışanlarımızın özellikle mesleki olarak eğitim aldıkları alanla ilgili yerlerde çalışmasıyla ilgili yönetmelik çalışmalarımız da devam ediyor.” dedi.
Sağlık alanında yerlileşme ve millileşmenin önemine değinen Koca, “Şu anki durumumuz ilaçta yerlileşme oranımız yüzde 48, yani dışa bağımlılığımız yüzde 52. 2017’de yüzde 46 idi, 2018’de yerlileşme oranı yüzde 48’e çıktı. Cihazda yerlileşme oranımız daha düşük, dışa bağımlılığımız yüzde 82 oranında, aşıda yüzde 100’e yakın, tıbbi malzemede de yüzde 80’lere yakın dışa bağımlılığımız söz konusu. Önümüzdeki dönemde, ilaç, tıbbi cihaz ve aşıda yerlileşmeyi artıran ve dışa bağımlılığı her geçen gün azaltan bir strateji ve yaklaşım içerisinde olacağız ve bu konuda son derece kararlıyız.” ifadelerini kullandı.
Dünyada giderek artan ve Türkiye’de de kısmen görülen aşı reddiyle ilgili açıklama yapan Koca, yerlileşme ile birlikte aşı reddinin de azalacağını düşündüklerini belirtti. Güncel aşı oranının yüzde 96 olduğunu aktaran Koca, bu anlamda şu an herhangi bir tehlikenin söz konusu olmadığını ifade etti.
Bireysel ilaçlarda malzeme ve cihazla ilgili üniversitelerin potansiyelini ölçmeye yönelik bir mekanizma kurulacağını duyuran Koca, “Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) pazartesi günü bireysel ilaçla ilgili bir çağrıda bulunacak. Bu çağrıda, ülkenin birikimi olan üniversitelerimiz dahil olmak üzere kendi geliştirdikleri veya geliştirme potansiyeli olan belli alanlar belirtilerek çağrıya çıkılmış olacak. Biz burada ilaç, malzeme, cihaz ve aşıda potansiyelimizi görmek istiyoruz.” diye konuştu.
“Aşının yüzde 100 yerlileşmesi gerektiğine inanıyoruz”
Aşı konusunda birçok ülkeye üst düzey ziyaretler ve görüşmeler yapıldığını belirten Koca, “Biz 2023 yılına kadar aşıyı yüzde 100’e yakın mutlak yerlileştirmemiz gerektiğine inanıyoruz. Bunun için önümüzdeki ağustos ayında Türkiye’de üretilmesi tamamlanmış difteri, tetanoz aşısının ruhsatı ilk defa verilmiş olacak.” şeklinde konuştu.
Tedavi için yurt dışına çıkan hasta sayısında azalma olduğunu kaydeden Koca, şunları söyledi:
“Küba’ya aşı ve benzeri yaklaşımlar için bir efsane olarak gidenlerin olduğunu biliyoruz, mesela akciğer kanseri gibi. Bununla ilgili biz verileri net bilmek istiyoruz. Küba’dan bir ekip Türkiye’ye çağrıldı, onlarla görüşmeler yapıldı. Biz yapılan tedavinin sonuçlarını, klinik araştırmalarını net bilmek istiyoruz. Yapmak istediğimiz, Bilkent Şehir Hastanesi’nde olmak üzere birtakım klinik araştırmaları spesifik bazı hastalıklarla ilgili Küba ile iş birliği içerisinde başlatmaktan yanayız. Bununla ilgili önümüzdeki dönemde açıklayacağız. Birtakım araştırmaların önünü açmak istiyoruz. Bilkent de bu anlamda klinik araştırma merkezi olarak planlanacak.”
HIV ve AIDS hastalarına yönelik tedavinin ücretsiz verildiğini hatırlatan Koca, “Bütün gebelerin mutlak HIV taramasını yapan olmak istiyoruz. HIV eskisi gibi tedavi edilemeyen, öldüren bir hastalık olmaktan giderek çıktı. Özellikle HIV, AIDS ile ilgili ilaçları Türkiye’de biz bedava uyguluyoruz, vatandaşlarımız bunu bilsin, ücret alınmadan, bilinen hastalara mahremiyet çerçevesinde ücretsiz sürdürüyoruz. HIV artık tedavi edilebilir bir hastalık noktasına geldi. Yeni nesil ve pahalı olan ancak bizim ücretsiz olarak uyguladığımız tedavi şeklinden kaçınmamalı. Bu konuda ilgili merkezlerde tedavilerini ücretsiz devam ettirmelerini önemsiyoruz.” dedi.
“10’uncu şehir hastanemizi Bursa’da açacağız”
Şehir hastanelerini çok önemsediklerini belirten Koca, “Özellikle bulundukları bölgede sağlıkta en üst noktada tedavinin yapılabilir olduğu ve hastanın bir başka ile sevk edilmeden multidisipliner bir yaklaşımla tedavisinin yapılabildiği son sağlık üssü olarak tanımlıyoruz. 9 tane şehir hastanemizi açtık, 10’uncu hastanemizi ise 10 gün içerisinde Bursa’da açacağız. Bin 355 yataklı, şehir hastanemiz hizmete hazır hale gelecek. Burada özellikle şunu yapmak istiyoruz; her ilde sağlık üssü olabilecek, adına şehir ya da bölge hastanesi diyebileceğimiz hastane yapılarını oluşturup ve buraya hastanın geliş mekanizmasının da şekillendiği, buralardan spesifik özellikli hizmetlerin yapılabilir olduğu hastaneleri hedefliyoruz 2023’e doğru.” şeklinde konuştu.
Şehir hastanelerinde memnuniyetin hem personel hem de hastalar açısından yüksek düzeyde olduğunu ifade eden Koca, Eskişehir’de memnuniyet seviyesinin yüzde 98’lerde, Elazığ’da ise yüzde 99 seviyelerinde olduğunu söyledi.
Hastane içerisindeki uzun mesafelere yönelik yürüyen merdiven sayılarını artırmaya devam ettiklerini vurgulayan Koca, golf araç sayısını artıran, ulaşımı kolaylaştıran bir yaklaşım içerisinde olduklarını kaydetti. Koca, 2023’e kadar hedeflerinin toplam 44 bin 404 toplam yatak kapasiteli 32 şehir hastanesi olduğunu aktardı. Koca, bütçe içesinde sağlığın eğitimden sonra ikinci sırada geldiğini ve 2019 yılında sağlık payının 157 milyar lira olduğunu ifade etti.
Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz kamuda çalışan 625 bin toplam sağlık sektöründe özel dahil olmak üzere çalışan 1 milyon 25 bin sağlık ordusundan bahsediyoruz. İlgiyle ve sevgiyle çalışan sağlık ordumuzu önemsiyoruz. Sağlıkta dönüşümü ancak personelimizle yapabileceğimize inanıyoruz.”
“Bahar Projesi 4 ilde devreye girecek, 2023’e kadar 40 merkez olacak”
Sağlığın dijitalleşmesini önemsediklerini dile getiren Koca, e-nabız sistemini 11 milyon kişinin aktif olarak kullandığını ve sisteminin dijitalleşmeye verilen örnek anlamında İçişleri Bakanlığı ile birlikte yürütülen çalışma kapsamında “doğum bildirim sistemi” ile kimlik belgesinin ulaştırıldığı takdirde, devam eden çalışmaların yıl sonunda bütün Türkiye’de yürürlüğe gireceğini, bebeklerin kimliğinin evlerine teslim edileceğini belirtti.
Obezitenin de Sağlık Bakanlığı gündeminde önemli bir alana dahil olduğunu ayrıca obezitenin dünyanın en büyük ve tehlikeli bir sorunu olduğuna dikkati çeken Koca, “Çocukluk çağı döneminde 3’te 1’i obez veya fazla kilolu olduğunu biliyoruz ve birçok hastalığı tetikleyen unsur olduğunu da biliyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde bu anlamda obezite ile mücadeleyi çok önemsiyoruz. Hareketli yaşam noktasında son derece güçlü bir yaklaşım sergilemeye ve bununla ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile de diyalog içerisindeyiz.” şeklinde konuştu.
Koca, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay koordinatörlüğünde devam eden “Bağımlılıkla Mücadele Kurulu”nun, geçtiğimiz hafta gerçekleşen toplantısında önemli kararların alındığını söyleyerek, şunları kaydetti:
“Bağımlılıkla mücadelede, arındırma ve tedavi boyutuyla ortalama 30 gün hastalarımızı tedavi ediyoruz ama devamında bu hastalarımızın yeniden sosyal yaşamında, aynı ortamda tekrar tedaviye başladığını, bu oranın da önemli olduğunu ve başarının yüzde 25’lerde olduğunu biliyoruz. Biz özellikle yeni dönemde, dünyada da olduğu şekliyle tedavi sonrası rehabilitasyon dönemini son derece önemsiyoruz ve buna ‘Bahar Projesi’ dedik. Bunu özellikle yataklı kurumlarımızın sayısını da önümüzdeki dönemde artırarak, Erenköy’de başlattığımız ve şu an Tuzla’da devam eden 49 yataklı Bahar Projemizi de başlatmış olduk. Bağımlılıkla mücadelede, arınma ve tedavi sonrası rehabilitasyon döneminde Yeşilay ile yakın iş birliği içerisinde, bu hastalarımızı özellikle hem meslek edindirme, normal hayata kazandırma anlamında aileleriyle birlikte sosyalleşmelerini sağlayarak 6-9 ay merkezlerimizde rehabilite etmeyi planlıyoruz. Bu uygulamalarımızda hiçbir ücret almıyoruz. Önümüzdeki yıl, Bahar Projesi 4 ilde devreye girecek ve 2023’e kadar bu merkezlerimizin sayısını 40 merkeze kadar ulaştırmak istiyoruz.
Şehir Hastaneleri’nin devreye girmesiyle var olan eski hastanelerimizin bir kısmını yer yer Bahar Projesi için değerlendirmek istiyoruz. Bu anlamda yapılan çalışmalar doğrultusunda da daha hızlı bir Bahar Projelerinin devreye girişi söz konusu olacak. Yeşilay’ın da birlikte koordine ettiğimiz benzer çalışmaları var, bu anlamda merkez sayılarını 2023’e kalmadan erken dönemde tamamlamayı hedefliyoruz. (Bahar Projesi çalışması) Sayının artması, rehabilite edilmesi, meslek edindirme, ayrıca iş ortamı sağlıyor olmak. Erenköy’de başlayan ve İŞKUR ile birlikte 22 hastamızın 11’ini kendi hastanelerimiz ve kurumlarımızda iş imkanı sunduk, çalışmaya başladılar. Yani (Bahar Projesi) iş ortamını da düzenleyen, kapsamlı, bütüncül bir yaklaşım tarzı olacak.”
“Türkiye’yi sağlık üssü yapmak istiyoruz”
Organ nakli ile ilgili veriler aktaran Koca, “Avrupa’da organ nakli sayımız birinci sırada. 2017’de toplam 4 bin 902 iken, 2018’de 5 bin 600’e yakın organ nakli gerçekleşti. Dünyada canlıdan bağışın daha fazla yapıldığı ülke Türkiye. Yüzde 75’i canlıdan, yüzde 25’i kadavradan. Hedef her geçen gün kadavradan bağışın da artırılması olmalı. Çünkü şu an 26 bine yakın organ nakli için bekleyen hastamız var.” dedi.
Sağlık turizmini önemsediklerini ifade eden Koca, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Biz Türkiye’yi aynı zamanda sağlık üssü yapmak istiyoruz. Bunun için uluslararası hasta hizmetleri anonim şirketleri adı altında, dünyada örneği olmayan bir kamu şirketi oluşturuyoruz. Kamu adına çalışan bir şirketten bahsetmiyoruz. Kamunun dinamiklerini bir şekilde sağlık turizminde daha dinamik tutan bir yapı olsun istiyoruz. Hem özel sektörün, hem üniversitenin, hem kamunun potansiyelini uluslararası pazara pazarlayan güçlü bir merkez olsun istiyoruz.
Sağlık ateşelerinin de önemli gördüğümüz birçok ülkede olması yönünde bir karar aldık. Sağlık turizmi önemli, hem devletler hem de yarı kamu sigorta şirketleriyle ilişkilerimiz oluyor. Bu ilişkileri de götüren bir yapıyı oluşturmaktan yanayız. Dünyada sağlık turizminden pay alan ülkelerin yapmadığı, bizim yapmak istediğimiz, önemli ülkelerde ve şehirlerde tanı merkezleri açmak istiyoruz. Yani tomografi ve MR’ın olduğu özel sektöre açtığımız hastanın yerinde görülüp gerektiğinde burada tedavisi yapılan hastanın orada takip edildiği merkezler açmak için karar aldık.”
Kaynak: AA