Kıbrıs Türk Tabipleri Odası, Kıbrıs Türk Endokrinoloji Derneği ve Kıbrıs Türk Cerrahi Derneği, KKTC’de insanların yaklaşık 3’te birinin ya diyabet ya da prediyabet hastası olduğunu ve sadece nüfusun üçte birinin ideal kilosunda olduğunu bildirdi.
Üç kuruluşun yaptığı ortak yazılı açıklamada, bu hastalıklarla mücadele etmek için diyet, yaşam tarzı değişikliği ve medikal tedaviler (ilaç) yanında son yıllarda bazı cerrahi yöntemlerin de popülarite kazandığı belirtilerek, KKTC’de yapılan bu cerrahilerin büyük çoğunluğunun tabip birlik ve odalarının bilgisi ve onayı dahilinde gerçekleştirildiği fakat özellikle yurt dışından gelen ekipler veya insanları yurt dışına yönlendiren merkezler tarafından cerrahi tedavi gerekliliğinin abartıldığını ve suiistimal edildiği kaydedildi.
Bu uygulamalar sonucunda mağdur olan hasta sayısının gittikçe arttığı kaydedilen açıklamada, Obezite Cerrahisi ile ilgili yanlış uygulamalardan halkın zarar görmemesi için kamuoyu ve sağlık yetkililerini bilgilendirme gereği duyulduğu ifade edildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Obezite tedavisi, farklı bölümlerden sağlık profesyonellerinin sürekli iş birliğini gerektirir. Bu sağlık profesyonelleri tarafınca obezite hastasına aşağıdaki tedavi yöntemleri sıralı olarak önerilmelidir.
Cerrahi tedavi obezite ile mücadelenin son basamağıdır. Cerrahi tedavinin erken ve geç dönemde olmak üzere ciddi komplikasyonları olabilir.
Obezite cerrahisi seçilmiş olgularda, deneyimli cerrahlar tarafından, donanımlı merkezlerde aşağıdaki koşullarda yapılabilir:
Diyet, egzersiz ve tıbbi tedaviye rağmen yeterli kilo kaybının sağlanamamış olması.
Beden Kitle İndeksi (BKI)> 40kg/m2 olması veya BKI> 35kg/m2 ve kontrol altında olmayan Tip 2 DM, Hipertansiyon, Dislipidemi, Uyku-Apne Sendromu gibi hastalıkların olması gerekir (Beden kitle indeksi kilogram cinsinden boyunuzun, santimetre cinsinden boyunuzun karesine bölünmesiyle elde edilmektedir)
Obezite Cerrahisi öncesinde ve sonrasında hastalar deneyimli bir sağlık ekibi tarafınca takip edilmelidir. Bu ekipte bir Endokrinolog (veya obezite konusunda deneyimli bir İç Hastalıkları Uzmanı), Bariatrik Cerrah, Diyetisyen, Fizyoterapist, Psikolog ve Hemşire mutlaka yer almalıdır.
‘Obezite Cerrahisi’, ‘Bariatrik Cerrahi’ ve ‘Metabolik Cerrahi’ eş anlamlı terimlerdir. Hepsinde kullanılan temel cerrahi yöntemler aynıdır.
Tüm uluslararası obezite kılavuzları dört temel obezite cerrahisi yöntemini kabul etmektedir. Bunlardan ikisi günümüzde yaygın olarak kullanılmaktadır:
Yukarıdaki cerrahi yöntemler dışındaki uygulamalar ancak deneysel koşullarda yapılabilir (Klinik araştırma kapsamında, Etik kurul onayı ve Hastaların bilgilendirilmiş onamları alınarak).
Son dönemde basın ve internet ortamında ‘Diyabet Cerrahisi’ diye sıkça reklamı yapılan yöntem de bunlardan birisidir. Obezitesi olan bir Diyabet hastasının kan şekeri tıbbi tedavi ile kontrol altına alınamıyorsa, Bariatrik cerrahiden önemli fayda görebilir. Hatta kontrolsüz diyabeti olan bu hastaların daha düşük BKI değerlerinde (BKI>30kg/m2) ameliyat edilmeleri de düşünülebilir. Ancak bu kişilerde de uygulanacak cerrahi teknikler Vertikal Sleeve gastrektomi (Tüp mide) veya Roux-en-Y Gastrik Bypass (Gastrik bypass) tedavisidir.
‘Diyabet Cerrahisi’ adıyla, yukarıdaki yöntemlerin dışında yapılan cerrahi uygulamalar uluslararası bilim otoriteleri tarafınca onaylanmamıştır. Beden kitle indeksi <30kg/m2 olan Tip2 Diyabet hastalarında obezite cerrahisinin yeri yoktur.”
Açıklamada, günümüzde rutin dışı cerrahi yöntemlerin bazı merkezlerde kontrolsüz olarak uygulandığına dikkat çekildi ve bunların, herkes tarafınca kabul edilmiş rutin teknikler gibi sunulduğuna işaret edildi.
Ciddi beslenme sorunlarına yol açan bu uygulamanın ayrıca bazı hastalarda diyabet açısından da çözüm olmadığı kaydedilen açıklamada, yurt dışından bazı doktorların sponsorlu sosyal medya reklam amaçlı paylaşımlarının, “hasta simsarları” kullanarak KKTC’nin lüks otellerinde yaptığı toplantıların halk açısından yanıltıcı olabildiğine dikkat çekildi.
Obezite cerrahisinin obezite ile mücadelenin son halkası olduğu ve obezite hastası için genel bir çözüm olamayacağı ifade edilen açıklamada, obezite ile mücadelede asıl önemli unsurun hastalığın gelişmesinin önlenmesi olduğuna vurgu yapıldı.
Açıklamada, “Bu nedenle, ülkemizde sağlıklı beslenme alışkanlığını yerleştirecek ve fiziksel aktiviteyi arttıracak önlemlerin alınması esastır. Obezite ile mücadelede, sağlık otoriteleri yanında, merkezi ve yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve ulusal basınımızın da sorumluluğu vardır.” ifadelerine yer verildi.