Rana Sarro Yazdı (Yorum):
Hükümet bozuldu. Bozulacağı da zaten biliniyordu. “Türkiye’den icazet almayız” demişti kısa süre önce Kudret Özersay.
Seçim propagandasını dahi temiz siyaset üzerine kuran bir partinin, “usulsüz icraatlara, peşkeşlere göz yumacağı”nı söylememişti o açıklamasında.
Yalnızca, bu hükümetin Türkiye’den icazet alarak bozulmayacağını vurgulamıştı.
Türkiye’deki yetkililerle görüştüğü ve bu görüşmede de Ulusal Birlik Partisi ile hükümet kurması talimatı verildiği iddialarını net yanıtlamıştı.
Hükümeti bozan nedenler bunlar olmayacaktı.
Fakat deneyimli bir siyasetçi gibi net görünen o açıklamasıyla hükümet ortaklarını bile yanıltmış belli ki.
Özersay’ın o açıklaması üzerine hükümet ortağı diğer partiler, HP’nin hükümet bozup, hükümet kurma gibi bir niyeti olmadığı yanılgısına kapıldılar.
Halbuki Halkın Partisi, bu peşkeşler ve usulsüzlüklerle bu hükumetin yürümeyeceğinin farkındaydı.
“Özersay’ın Türkiye’den icazet aldığı” iddialarının olduğu günlerde Halkın Partisi Genel Sekreteri ile konuşmuştum. Ama herhangi bir şey yazmamıştım. Anlamıştım ki en doğruyu yapmaya çalışıyorlar ve en uygun zamanı bekliyorlar.
Kalıp peşkeşleri engellemek miydi doğru olan yoksa, noktayı koyup çekip gitmek mi?
Serdar Denktaş’ın Maliye Bakanlığı’ndan istifa etmesi ise bardağı taşıran son damla oldu.
“Şeffaf, denetlenebilir ve temiz siyaset” diyen bir parti lideri ile ortaklık yapıp, halen eski alışkanlıklardan vazgeçilmemesi de büyük cesaretti aslında.
Rauf Raif Denktaş Üniversitesi için, Maliye Bakanı Serdar Denktaş tarafından oğluna kiralanan arazinin sözleşmesinin iptalini istemişti Özersay.
Ayrıca “15 ay boyunca, biz hükümetteyken Maliye eliyle yapılan ve bilgimize gelmeyen bu türden tüm kiralamaların dökümünü istedik” demişti. “Bakanlar Kurulu’na çeşitli defalar kiralanması için gelmiş ama bizim onay vermediğimiz, reddettiğimiz bir araziyle ilgili olarak, bizim karşı olduğumuz biliniyor olunmasına rağmen bizden habersiz Bakanlık eliyle kiralanmış olması rahatsız edicidir” demişti.
“Biz Halkın Partisi olarak Bakanların birinci derece yakınlarına, yani bu örnekte Bakan çocuklarına devlet arazisinin kiralanmasını hiçbir zaman doğru bulmadık ve bu hükümet döneminde de izin vermedik, rıza vermedik. Oysa şimdi bu işlem bizim karşı olduğumuzu bilen bir ortağımız tarafından bize bilgi verilmeden, itirazımıza rağmen yapılmıştır” demişti Özersay. Bunun üzerine Serdar Denktaş Maliye Bakanlığı’ndan istifa etti.
Koltuk hepsine tatlı gelmişti belli ki… Bakanlar Kurulu’nun gündemine getirilen ve Halkın Partisi’nin her seferinde karşı durduğu konulara CTP susmayı tercih etmiş görünüşe göre.
“Hükümette kalayım da ne isterse olsun” mantığı….
TDP’nin açıklaması ise hayret verici… “Her türlü yolsuzluğun üzerine gidilecektir taahhüdünü gerçekleştirmek yerine, bu durumu bahane ederek hükümetten çekilmek, hem halkımız hem de koalisyon ortakları için açıklamaya muhtaçtır” diyor TDP… Özersay’ı eleştiriyor.
Siz niye gitmediniz yolsuzlukların üzerine madem? HP çekilmese, daha da sesiniz çıkmazdı kim bilir daha kaç yıl?
Hükümeti bozdu diye; “önce mevki, makam” demedi diye, sizleri koltuklardan etti diye, suçlu mu oldu yani?
Bakanlar Kurulu’nun gündemine getirilen usulsüz önerilere sizler gibi sinmedi diye bu yüzden mi suçlu oldu?
“Bu durumu bahane ederek hükümetten çekilmek…” diyor TDP…
İşte olay zaten bu!
Size göre basit bir BAHANE, birileri için HÜKÜMET BOZMA nedenidir!
Sokakta herkesin dilinde, “Kudret Özersay tüm söylediklerinin tersini yaptı” lakırdıları dolaşıyor.
Seçim öncesinde, “koalisyonda yer almayacağım” demiş. Koalisyon hükümetinde yer alması, seçim öncesinde 12 bin vatandaşlık dağıtan, 4 bin vatandaşlık dosyasını da hazırda bekleten UBP’ye ülkeyi teslim etmemek içindi.
Diğer bazı sözlerini tutamamalarının günahı da kendilerinin değil, kendilerine “tek başına iktidar” yetkisini vermeyen halkındır.
Çünkü tek başına iktidar olurlarsa eğer yapacaklarını söz verdiklerini, hükümeti tek başına kurabilecek oy alamayan bir partiden, koalisyon hükümetinde beklemek haksızlık olur.
“HP bir daha 3 veya 4 vekilden fazlasını çıkarmaz” ezberlerini zırvalıyor bazıları. Nedenini sorgulamadan. Nedenini sorduğumda ise, “Özersay verdiği sözlerde durmadı” gibi ezber laflar işte.
Çaldı mı, çırptı mı, yedi mi, savdı mı, dağıttı mı?
Usulsüzlük mü yaptılar yoksa yolsuzluk mu? Ama bir şey daha yapmadılar.
Temiz siyaset ve memleket gailesi ayağına kendilerine destek verenler ile vermeyenler arasında bir ayrım yapmadılar.
Sempatizanları ile ülkenin diğer kesimlerini birbirinden ayırmadılar.
Sempatizanlarına menfaat dağıtmadılar. Esas konu bu aslında!
Menfaat için oy verecekseniz, vermeyin zaten. Hani nerede memleket gailesi? Nerede kokuşmuş düzenin değiştirilmesi arzusu? Peşkeşlerin, yolsuzlukların, usulsüzlüklerin üzerine gidecek bir fedai bekliyorduk hani? Koltuğun tadına kapılıp, sistemin çarklarına ayak uydurmayacak olan…?
Mehmet Ali Talat da aniden piyasaya çıktı. “Şimdi bakalım UBP ile kahve bile içmeyenler açısından aradan geçen bir yılı biraz aşan sürede kahveler demlendi mi?” diyor.
2015 yılı Haziran ayında CTP BG Genel Başkanı iken Mehmet Ali Talat, UBP ile hükümet kurmak için koalisyon görüşmesi yapmamıştı sanki? Hem de o zaman UBP Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün’dü.
Halkın Partisi’nin ise özellikle “kahve bile içmeyiz” dediği Hüseyin Özgürgün iken, bugün UBP’nin başındaki isim de, tavanındaki isimler de baştan başa değişmiş durumda!
Yani Talat, bunları düşünemeyecek durumda mı?
Allah herkese dürüstlük nasip etsin!
Şimdi HP, “Toplumun menfaati neyi gerektiriyorsa onu yapacağız” diyor ve ille de hükümette olma derdinde olmadıklarını belirtiyor.
Halkın Partisi’nin olmadığı bir hükümette, illegaller, usulsüzlükler, peş-keşler, yolsuzluklara kim ‘dur’ der, onu da hep birlikte düşünmeliyiz!