Solunum cihazı yetmeyen vakalar ölüme mi terk edilecek?

Solunum cihazı yetmeyen vakalar ölüme mi terk edilecek?

Türkiye günlük koronavirüs tablosu ortadayken, Türkiye’den gelişlerde karantina şartı Temmuz itibariyle KALDIRILMAMALI kanımca.

Gidişat iyi değil sanki. Çok rehavet çöktü herkese.

Örneğin, maske takma zorunluluğu sarpa sardı. Neredeyse kimse maske takmıyor artık. Ve neredeyse hiçbir işletme ve kurum da maske şartı koşmuyor.

İçte zaten açıldık bayağı… Eğlence mekanlarına akın edecek; tıklım tıklım mekanlara dolacak kadar.

Yine, 16 Haziran’da son vaka görülen Güney Kıbrıs ile de 22’sinde karşılıklı geçişler başladı.

Ama salgın dünyada kol gezmeye devam ediyor halen. Ve bizim ülkemizde halen bir pandemi hastanesi bile yok.

45 günde bitirileceği sözü verilen pandemi hastanesini sormak, şuanda salgınla yaşamaya alıştırılan bizlerin en doğal hakkı.

Niye 3 aydır temeli dahi atılamadı?

Şuanda halkın sağlığı hatta hayatı söz konusu… Başbakan’ımız Ersin Tatar da, kamera karşısında “pandemi hastanesi, pandemi hastanesi diye tutturdunuz, dünyaya bizi rezil ettiniz’ diyor.

Dünyaya, salgından kurtulunduğuna dair havamızı üç ay atarız, ikinci dalga gelir de ölümler korkunç ve vahim bir şekilde yaşanmaya başlarsa, ne dünyaya havamız kalır ne de başarı öykümüz haberiniz olsun.

Solunum cihazı yani ventilatör sayımızı sordum Sağlık Bakanlığı’na bağlı Yataklı Tedavi Dairesi Müdürü’ne… Laboratuvar yangınından önce sayısı 38 olan, yangında 2’si zarar gören ve sayı 36 kalan; ihale ve bağışlarla 88 tane daha sağlanan solunum cihazlarından ülkemiz devlet hastanelerinde toplamda 124 adet var. Bugün de Sağlık Bakanlığı’na 3 adet daha bağışlanacakmış… Toplam rakam 127 oluyor.

Olası bir salgın durumunda ihtiyaç duyulması halinde özel hastanelerde ise solunum cihazı sayısı toplamda 40’tır.

Yani bu ülkenin olası bir salgın durumunda solunum cihazına aynı anda ihtiyaç duyacak 167 ağır vakaya karşı hazırlıklıyız.

Kötü senaryoyu düşünecek olursak, vaka sayısı bir fazla dahi olsa o vakaya solunum cihazı takılamayacak ve ölüme terk edilecek.

Solunum cihazı sayımız yeterli mi, eksik mi, fazla mı, iyi mi kötü mü… Bunun değerlendirmesini yapabilecek durumda değilim elbette. Bunun değerlendirmesini yapacak  olan sağlıkçılardır. Yorumsuz gerçek durumu ortaya koyuyorum.

Bir koronavirüs vakasının ağır seyretmesi halinde solunum cihazına ihtiyaç duyulur. Ve bu mevcut ventilatör (solunum cihazı) rakamı şuanda ülke genelinde toplamda 167’dir.

Dolayısıyla kanımca, günlük vaka sayısının 1.492; vefat rakamının da 24’lerde olduğu Türkiye’den karantina şartsız ülkeye gelişlerin Temmuz ayında açılması kararından vazgeçilmeli.

Çünkü pandemi hastanesiz küçücük ülkemizi dünyaya açarak, 374 bin nüfusa hizmet veremeyecek devlet hastanelerimizle bizim hayatımız riske atılmamalı.

Halk olarak bizim de olayın ciddiyetinin farkında olmadığımız; maske takmadığımız; sosyal mesafeyi uygulamadığımız; hatta yolda belde merhabalaşıp tokalaşma ve öpüşme olayından bile vazgeçmediğimizi görüyoruz.

Hal böyle olunca, salgından yüzlerce, binlerce can veren diğer dünya ülkelerinden ne farkımız yani ne üstünlüğümüz kalıyor bizim?

Türkiye dahil diğer dünya ülkelerinin sağlık alanı ve sağlıkçıları çok yetersizdi de bizimkiler dâhi mi?

Bizim hekimlerimiz dünyanın bulamadığı koronavirüs tedavisini bulmuş mucitler ise, o zaman patentini dünyaya satabilirler. Ama hayır, sağlık alanımız ve sağlıkçılarımız mucit filan değil.

Ülke de dışa açılınca; biz halk olarak da bu salgın hastalığa karşı hiçbir tedbir almazsak peki ne olacak halimiz? Ağır vaka olacak olan  ilk 167 kişi şanslı; peki ya solunum cihazına bağlanamayacak ve ölüme terk edilecek 168’inci ve sonraki kişiler ne olacak?

Yoksa, yaşlıları bırakın, gençleri kurtarmaya çalışalım denerek; nenelerimiz, dedelerimiz veya kimilerinizin annesi, babası ölüme mi terk edilecek?

Ayrıca, maske takmayan, “amaaaann ne olacak” denerek işin dalgasında olanlara bir bilgi daha vereyim. Yetkililer ve sağlıkçılar elbette ki bunu biliyor ama biz halka açıklamıyorlar…. Normal bir ölüm şekli yaşanmaz. Bunu bilelim!

Koronavirüs ağır vakaları, “sanki içimde, ciğerlerimde, iç organlarımda cam kırıkları var ve batıyor” şeklinde bu hastalığın belirtilerini tarif ediyorlar. Bunu bilmemizde de büyük yarar olacağı inancındayım.

Dolayısıyla hem toplum, hem de Temmuz başı itibariyle Türkiye’den karantinasız girişi düşünen yetkililer bir kez daha düşünmeli bence.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir