Tatar: Bana haksızlık yapılıyor

Tatar: Bana haksızlık yapılıyor

 

Başbakan Ersin Tatar, dün gece Havadis Web TV’nin Kovid-19 Özel Yayını’na konuk olarak, hükümetin pandemi sürecine ilişkin çalışmalarını anlattı, gündeme dair soruları yanıtladı. Tatar, içerisinde bulunan süreçte herkesin olağanüstü sorumlulukları olduğunu bu bağlamda, gece yarılarına kadar Başbakanlıkta mesai yaptığını söyledi. “Hep birlikte bu işi layık olduğu gibi atlatacağız” diyen Başbakan Tatar, “Başta sağlık çalışanları olmak üzere süreçte emeği bulunan herkese teşekkür ederim” diye konuştu. Tatar, hızlı testlerde bir takım sıkıntılar olduğunun ortaya çıktığını bu nedenle PCR testlere yoğunlaştıklarını söyleyerek, testi yapan sağlık çalışanlarının sayısının 2’den 6’ya çıktığını, test sayılarının arttırılması için de talimat verdiğini dile getirdi. Başbakan Tatar, “Test sayısı arttırılmalı evet ama testi yapacak ehil kişilerin, sağlıkçıların olması da çok önemli. Bu ehil kişilerin sayısı 2’den 6’ya çıktı. Devlet hastanesinde 6 kişilik ekip bu testleri yapıyor. Gece gündüz çalışıyorlar. Sağlık Bakanlığına da test sayılarının arttırılması için talimat verdim. Tüm sağlık çalışanlarına gecesini gündüzüne katarak çalışan tüm ekibe sonsuz teşekkürler” dedi. PCR testlerinin alınmasının da uzmanlık gerektirdiğini belirten Tatar, “Sıradan birinin yapabileceği iş değildir. Devlet hastanemizde şimdi 6 kişilik bir ekibimiz var bu testleri doğru şekilde örnek alıp yapan. Bazı üniversitelerde de imkan var, onlarla temasta bulunduk. Ne gibi katkıları olabilir temastayız. Çalışmalarımız vardır” diye konuştu. “4 bine yakın kit var, daha da gelecek”

Başbakan Ersin Tatar, şuanda 4 bine yakın kit olduğunu, kit sayısının artması için Türkiye, Çin ve Kore ile de temasta olunduğunu aktardı. Tatar, testlerin hakli hazırda sahada olanlara yapılıp genele yayılması durumunun olup olmadığı yönündeki soruya ise , “Bu değerlendirmeler Sağlık Bakanlığında yapılıyor. Günlük kararlar, Sağlık Bakanlığının bünyesindeki Bilim Kurulu’nun tavsiye kararları doğrultusunda alınıyor” diye yanıt verdi.

Başbakan Ersin Tatar, pandemi hastanesi konusunda da değerlendirmelerde bulunarak şunları kaydetti: “Öncelikle şunu belirtmeliyim ki benim ağzımdan ‘pandemi hastanesi 45 günde bitecek’ diye bir cümle çıkmadı. Bir firma, mütevazi bir ölçüde bir pandemi hastanesi düşünmüştü ve proje sundu. O projede çeşitli malzemelerden 45 günde hastaneyi, Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nin yanındaki araziye yapılabileceğini söylüyor. Ben, muhakkak kendi mimar ve mühendislerimin görüşlerini alırım ayrıca para hazır olsa da 45 günde bitecek iş değil. Sosyal medyada bunun üzerinden de gündem yarattılar, başladılar gün saymaya, bu işi başka yere çekmektir.” “Hastane yakında eski fonksiyonuna dönecek” Başbakan Ersin Tatar, Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nin neden pandemi hastanesi ilan edildiğini anlattı. Tatar, şunları söyledi: “Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi, elbette ki en büyük ve donanımlı hastanemiz dolayısıyla ilk vakalar oraya götürüldü, tedavilerine orada başlandı. Bu insanları başka yere taşımak mümkün olamadı. Mağusa Devlet Hastanesi’ni pandemi hastanesi yapmak hiç kabul görmedi, başka binalar da gündeme geldi ama o vakaları oradan alıp götürmek kolay olmayacaktı. Orada çok büyük imkanlarla bu iş yönetildi. Olay da bu doğrultuda gelişti. Şimdi Sağlık Bakanımızın bize verdiği bilgi; tedavisi süren 21 vaka Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nin ayaktan tanı bölümünün üstündeki bir kısmına aktarılması ve Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nin süratle eski fonksiyonlarına geri dönebilmesi için çalışmalar sürüyor. Tarih veremiyorum ama en kısa zamanda bu olacak.”

Başbakan Ersin Tatar, “hükümette uyumsuzluk söz konusu, birbirlerinin kuyusunu kazıyor, birbirleri ile çelişiyorlar” şeklindeki söylemlerin gerçeği yansıtmadığını kaydederek hükümetin uyum içerisinde çalıştığını kaydetti. “Hükümet ortağı ile uyum içerisinde çalıştığımızı düşünüyorum. Her aşamada kararları beraber aldık. Birçoğunu milletvekillerinin de desteği ve kanaatlerini alarak uyguladık. Ters düştüğümüz bir nokta hatırlamıyorum. 5 bin ile 8500 TL arasındaki kesinti benim önerimdi. Ama bu konuda da görüş birliği oldu” dedi. Tatar, Başbakan Yardımcı Sayın Kudret Özersay’ın “Ben olsaydım krizi daha farklı yönetirdim. Koalisyon olunca her şeyi istediğiniz gibi yönetemiyorsunuz” ifadelerini de yorumladı. Başbakan Ersin Tatar, “Kudret Bey, bir soru üzerine o şekilde cevap verdi, o kendisinin taktiridir ama kararları hep birlikte Bakanlar Kurulunda tartışıp milletvekillerimizin de kanaatini alarak veriyoruz. Uyumlu çalışma içerisinde de olduğumuzu düşünüyorum. Demokratik anlayışla birlikte yürüttük süreci” dedi. Tatar, eşit maaş konusunda açıklamalarının, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’ın açıklamaları ile çelişmesi noktasında ise şunları kaydetti: “Ortada bir hükümet programı vardır Mayıs sonu itibari ile ortaya koyduğumuz program var. Ancak sayın Maliye Bakanımız bir soru üzerine ‘Haziran’dan sonra önümüzü göremiyoruz, o zaman kasaya ne düşerse paylaşacağız dedi’ Kudret Bey de onun üzerine bunu söyledi.”

Başbakan Ersin Tatar, bir TV kanalında toplanan para konusunda ve Türkiye’den gelen 72 milyon TL’nin nerelere kullanıldığına ilişkin açıklamalarda bulundu. Tatar, “TV kanalında bir yardım kampanyası düzenlendi. İyi niyetli şekilde yapıldı. Toplanan para da Kuzey Kıbrıs Türk Kızılay’ının hesabına aktarıldı. Kızılay da gereken yerlere bir takım katkılar yapacak. O kampanyanın izinsiz yapıldığına ilişkin söylemlere gelince o gün kaymakamlıktan izin alınması gerekirmiş. Belki o gün değil ama sonradan izin alındı.” Başbakan Tatar, Türkiye’den gelen 72 milyon TL’nin nasıl kullanıldığına ilişkin açıklamasında ise şunları kaydetti: “72 milyon, maaş ödemelerine gidecektir. Korona ile ilgili hesaplara baktığımızda bazı kalemlerden sağlık fonuna 30 milyon TL aktardık. O 72 milyon geldi ama maaşlara da gitti.”

Başbakan Ersin Tatar, Prof. Dr. Senih Çavuşoğlu’nun kendisini konu alan grafik çalışmasına tepkisini Havadis ekranlarında da dile getirdi. Başbakan Tatar, “Adam beni tımarhanede deli ilan etti. Ben bu ülkenin Başbakanıyım. Buna hakkı yok. Bu mizah değil, büyük bir terbiyesizliktir. Beni aşağılayamaz” dedi. Tatar, şunları kaydetti: “Adam beni tımarhanede deli ilan etti. Polise şikayet ettim. Beni deli ilan etmeye hakkı yoktur. Ben bu ülkenin başbakanıyım. Büyük bir terbiyesizlik yapıldı bana. Bilişim Suçları Yasası Yok ama onu polise şikayet ettim. ‘Mizah’ deyip, insanlarla alay edip, toplum nezdinde aşağılanıyor, bunu tasvip etmiyorum. Herkesi de sağduyuya davet ediyorum. Ben hiç kimseye bana yapılanı yapmayacağım. Haysiyetim ve şerefimle çalışıp bel atı vurmadan adam gibi adam olmaya devam edeceğim.”

Başbakan Ersin Tatar, Güney’den ilaç getirilmesi konusunda başbakanlıktan yapılan açıklamanın çarpıtıldığını savunarak kendisine haksızlık yapıldığını kaydetti. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı “kaçakçılık” ile suçlamadığını kaydeden Tatar, şunları söyledi: “Sayın Akıncı bana çok büyük haksızlık etti. Ben kimseye kaçakçı demedim. O gün ben çoğu bakan arkadaşımı, İlaç ve Eczacılık Dairesi ile Gümrük Müdürünü çağırdım. Bir kamyon malzeme Rum tarafından gelmiş, malzemeler, Lefkoşa Türk Belediyesi kamyonuna aktarılmış. Ben o toplantıyı yapmasaydım bana ‘Sen uyuyor musun?’ denilecekti. Haberimiz olmadı çünkü. Ayrıca ben bir açıklama yaparken kimseyi suçlamadım. Bunun doğru bir yöntem olmadığını söyledim. Sayın Cumhurbaşkanını 30 senedir tanıyorum, insan olarak da sevdiğim insandır. Benim kavgacı bir kişiliğim yok. Kamyon buraya geçince, Gümrük Müdürü, Sağlık Bakanım ‘haberim yok’ deyince ben de bir şeyler demek zorunda kaldım. Bu siyaset böyle bir şey. Onun da akıl verenleri ‘biz bu işi nasıl lehimize çeviririz?’ dedi.

Burada esas mağdur benim. Ben ne “kaçakçı” dedim ne mahkemeye vereceğimi söyledim. Benim müsteşarlarım, Sağlık Bakanlığı Müsteşarları, Gümrük Dairesi Müdürü, İlaç ve Eczacılık Dairesi o açıklamayı yazdı, ben de onay verdim. Bir kere ben Sayın Akıncı’yı arıyorum, o da beni aradı, toplantıya çağırdı. O gün de Cumhurbaşkanlığındaydım. O gün de söylemedi bana. İlaç meselesinde bir hassasiyetlik var. Avrupa Birliği’nden, UNDP’den 19 milyon Euro’luk malzeme gelecek de ben red mi edeceğim?. 5 milyonluk malzeme gelecek, dört gözle bekliyoruz. Biz karşıyız diye bir şer yok. Ne gelirse almak istiyoruz ama Rum tarafındaki ilaç meselesi çok lüzumlu, çok ihtiyacımız vardı da geldi değil. Güya ben Rum tarafından iyi niyetle gönderilen şeye karşıymışım gibi lanse edildim. Ben herkesle iyi ilişkiler içinde olan dünyalı bir insanım KKTC’nin Rum tarafından gelen o malzemeye hiç de ihtiyacı yoktu. Bize büyük haksızlık yapıldı.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir