İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin aylık olağan toplantısına konuk olarak katılan Uysal, “Dış Denge, Sürdürülebilir Büyüme ve Fiyat İstikrarı” başlıklı bir konuşma yaptı.
Uysal, TCMB olarak reel sektörü daha iyi anlama ve bu yönde iletişimi güçlendirme konusuna verdikleri önemi daha önce çeşitli platformlarda ifade ettiklerini ve bu toplantıyı, bu çerçevenin hayata geçirilmesi yolunda önemli bir adım olarak değerlendirdiğini dile getirdi.
Ekonomide dengeli ve sürdürülebilir büyüme açısından önemli gündem maddelerinden biri olan dış denge konusuna değinen Uysal, “Hepinizin takip ettiği gibi son bir yıllık dönemde cari denge önemli bir iyileşme kaydetti ve 2002 yılından bu yana ilk defa yıllık olarak fazla vermeye başladı. Mevcut projeksiyonlara göre bu yıl sonu itibarıyla pozitif büyüme kaydedilen bir yılda cari fazla vermiş olacağız. Eş güdüm içerisinde uygulanan basiretli makro politikaların etkisiyle dış dengede sağladığımız kazanımların önümüzdeki dönemlerde devamı fiyat istikrarı, finansal istikrar ve sürdürülebilir büyüme adına büyük önem taşıyor.” ifadelerini kullandı.
Bir ülkenin dış dengesinin en yalın tanımıyla bir ekonomide yerleşik kişilerin yurt dışında yerleşikler ile belli bir dönem içinde yapmış oldukları ekonomik işlemleri gösterdiğini aktaran Uysal, “Dış denge kavramı bir taraftan o ülkedeki iktisadi birimlerin tüketim, tasarruf, yatırım ve üretim kararlarını yansıtırken, diğer taraftan sürdürülebilir büyüme ile fiyat istikrarı ve finansal istikrarın sağlanmasında belirleyici bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla Türkiye gibi uzun yıllar cari işlemler açığı veren bir ülkede dış denge dinamiklerinin konjonktürel ve yapısal unsurlar ile beraber ele alınması makroekonomik istikrarın devamı için kritik bir öneme sahiptir.” diye konuştu.
Uysal, cari işlemler dengesinin 2018 yılının ikinci çeyreğinde başlayan dengelenme süreciyle birlikte hızla iyileştiğini ve uzun yıllar sonra ilk kez bu yılın haziran ayında yıllık olarak fazla verdiğini anımsattı.
“Dinamiklerin önceki dönemlerle kıyaslanması ve farklılıkların tespit edilmesi büyük önem taşıyor”
Cari dengedeki iyileşmenin üçüncü çeyrekte de devam ettiğini ve eylül ayı itibarıyla yıllık yaklaşık 6 milyar dolar fazlaya ulaştığını belirten Uysal, şöyle devam etti:
“Böylece, 2018 yılı ikinci çeyreğinde milli gelire oran olarak yüzde 6,5 düzeyinde açık veren cari işlemler dengesinin, 2019 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla yaklaşık yüzde 1 oranında fazlaya ulaştığı tahmin edilmektedir. Bu noktada hatırlatmak isterim ki cari işlemler dengesi tarihimizin en derin krizlerinden birini takiben en son 2002 yılının Kasım ayında yıllık olarak fazla vermiş ve o dönemden 2019 yılının haziran ayına kadar kesintisiz olarak açık vermiştir. Bu açıdan bakıldığında cari dengedeki mevcut düzeltmeyi getiren dinamiklerin önceki dönemlerle kıyaslanması ve farklılıkların tespit edilmesi büyük önem taşımaktadır.”
Üretim yapısına bağlı olarak Türkiye’de büyüme ile ithalat arasında yakın bir ilişki bulunduğuna dikkati çeken Uysal, şunları kaydetti:
“Bu nedenle tarihsel olarak cari açıktaki düzelmelerin genelde iktisadi faaliyetin önemli ölçüde zayıfladığı dönemlerle örtüştüğünü görüyoruz. Ancak, son dönemdeki dengelenme süreci geçmiş dönemler ile karşılaştırıldığında farklı özellikleri bünyesinde barındırıyor. Öncelikle, içinde bulunduğumuz dönemde cari dengede yaşanan düzeltmenin, ekonominin sert bir şekilde daraldığı 2001 ve 2009 krizlerine kıyasla çok daha sağlıklı gerçekleştiğinin altını çizmek isterim. İktisadi faaliyetteki yavaşlamanın görece daha sınırlı olduğu bir dönemde cari fazla verme noktasına gelmiş olmamız döngüsel etkilerin ötesinde bir dönüşüme işaret ediyor.”
“İthalat ile milli gelir arasındaki ilişkinin son dönemde belirgin bir biçimde zayıfladığını da gözlemliyoruz”
Başkan Uysal, Merkez Bankası olarak cari dengedeki iyileşmeyi nasıl okuduklarına da değindi.
Son on yıllık dönemi mercek altında aldıklarında, 2009 ile 2011-2014 dönemlerinde cari dengedeki düzelmenin ana belirleyicisinin ithalat gelişmeleri olduğunu dile getiren Uysal, “Yakın dönemdeki hızlı iyileşmede ise ithalattaki yavaşlamanın yanı sıra mal ve hizmet ihracatındaki güçlü artış eğiliminin de etkili olduğunu söylemek mümkün.” dedi.
Bu noktada cari dengede son dönemde yaşanan iyileşme üzerinde belirleyici olan temel faktörleri biraz daha açan Uysal, şunları söyledi:
“Öncelikle ithalat gelişmelerini ele alalım. Türkiye üzerine yapılan akademik çalışmalar ithalatın reel gelir ve reel kurdaki değişimler tarafından anlamlı bir düzeyde açıklanabildiğini göstermekte. Söz konusu çalışmalar ithalatın gelir esnekliğinin göreli fiyatlara göre daha yüksek olduğuna işaret etmekte. Bu çerçevede, iç talepte 2018 yılı ikinci çeyreğinden itibaren görülen yavaşlamanın ithalatı belirgin ölçüde sınırladığını söyleyebiliriz. Bununla birlikte ithalat ile milli gelir arasındaki ilişkinin son dönemde belirgin bir biçimde zayıfladığını da gözlemliyoruz. Bu gelişmede reel kurdaki uzun süreli uyarlamanın ve firmaların üretim yapısındaki değişimin etkili olduğunu değerlendiriyoruz. Bu çerçevede, ilerleyen dönemde iktisadi faaliyetin kademeli olarak toparlanacağı bir konjonktürde göreli fiyatların sınırlayıcı etkisi nedeniyle büyümenin cari denge üzerindeki etkisinin nispeten daha az olmasını bekleyebiliriz.”
Cari açıktaki düzelmede göz ardı edilmemesi gereken diğer bir faktörün ham petrol ve emtia fiyatlarındaki gelişmeler olduğunu belirten Uysal, Türkiye’nin üretim ve ihracat yapısında enerji ve emtia kaynaklı ithal girdi bileşeninin yüksek olması nedeniyle, başta petrol ve metal olmak üzere uluslararası fiyatlardaki aşırı hareketlerin ithalatta talep koşullarından bağımsız dalgalanmalar oluşturabildiğini kaydetti.
Uysal, “2018 yılında ortalama 71 dolar olan Brent petrol fiyatının küresel büyümedeki yavaşlamaya bağlı olarak daha ılımlı düzeylerde seyrettiği bir konjonktürde, geçtiğimiz yıl 43 milyar dolar olan enerji ithalatımızın bu yıl daha sınırlı kalması kuvvetle muhtemel görünüyor.” değerlendirmesinde bulundu.
“Göreli fiyat gelişmeleri ithalatın yanı sıra ihracatın da önemli bir belirleyicisi”
Banka bünyesinde yapılan çalışmaların göreli fiyat gelişmelerinin ithalatın yanı sıra ihracatın da önemli bir belirleyicisi olduğuna işaret ettiğini aktaran Uysal, ihracatın reel kura duyarlılığının başta turizm ve taşımacılık olmak üzere hizmetlerde daha güçlü olduğunu, mallarda ise Avrupa Birliği, Orta Doğu ve Kuzey Afrika gibi bölgeler ve ülke grupları itibarıyla oldukça farklılaşabildiğini gördüklerini söyledi.
Yakın dönem gelişmelerini bu kapsamda değerlendirdiklerinde ihracattaki güçlü seyrin de cari dengedeki iyileşmeye önemli bir katkı verdiğini belirten Uysal, “Başta Avrupa Birliği bölgesinde olmak üzere küresel büyüme görünümündeki zayıflamaya karşın firmaların ihracata yönelimi, pazar ve ürün çeşitlendirme esnekliği ve rekabet gücündeki gelişmelerin olumlu etkisiyle mal ve hizmet ihracatı artmaya devam etmekte. Bu görünüm altında Türkiye küresel ticaret hacmindeki yavaşlamanın etkilerini ticaret pastasından aldığı payı artırarak bertaraf edebiliyor.” diye konuştu.
“Dünya mal ve hizmet ticaretinden aldığımız payı artırabiliyoruz”
Uysal, bununla birlikte, ihracattaki olumlu görünümün sadece imalat sanayi öncülüğündeki mal ticareti kaynaklı olmadığını, jeopolitik gelişmelerin etkisiyle 2016 yılında önemli ölçüde zayıflayan ve ekonomik büyümeyi oldukça sınırlayan turizm sektörünün takip eden dönemde hızlı bir toparlanma sürecine girdiğini ve yabancı ziyaretçi sayısının güçlü bir şekilde artmaya devam ettiğinin görüldüğünü bildirdi.
Ülkeler itibarıyla turist kompozisyonunu incelediklerinde, Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu dışındaki bölgelerde de önemli rakamlara ulaşmanın ciddi bir esneklik sağladığına dikkati çeken Uysal, “Tıpkı mal ihracatında olduğu gibi turizmde de pazar çeşitliliğinin artıyor olması, belli ülkelere veya bölgelere özgü şokların olumsuz etkilerini yumuşatabilmemize imkan tanıyor. Turizmdeki bu eğilim, doğrudan etkilerinin yanında başta taşımacılık hizmetleri olmak üzere bağlantılı sektörler aracılığıyla ekonomideki toparlanma ve dengelenme sürecinin önemli bileşenlerinden biri konumunda. Özetle son yıllarda, rekabet gücü kazanımlarının da desteğiyle dünya mal ve hizmet ticaretinden aldığımız payı artırabiliyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Kaynak: AA