TDP:Cumhurbaşkanı’nın müzakerecilik görevini bırakması çağrısı bütün gizli ajandayı ortaya sermiştir

TDP:Cumhurbaşkanı’nın müzakerecilik görevini bırakması çağrısı bütün gizli ajandayı ortaya sermiştir

Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) bugün basın toplantısı yaptı.

Toplumcu Demokrasi Partisi Merkez Yönetim Kurulu yaptığı açıklamasında;

‘Türkiye Cumhuriyeti’nin Suriye’de başlatmış olduğu askeri hareket sonrası yaşanan gelişmeler ve dün itibarı ile meclise sunulan ortak deklarasyon önerisi tarafımızca değerlendirilmiştir. TDP olarak konuyu sadece kendi özelinde değil, Kıbrıs Türk siyasetine bugüne kadar ve bundan sonraki yansımalarını da dikkate alarak ele aldık.

Toplumcu Demokrasi Partisi, Suriye’deki gelişmelerin yanısıra, Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşadığı terör belası ile, Türkiye’nin toprak bütünlüğü ile, savaş ve barış olguları ile ilgili düşünce ve kanaatlerini defalarca dile getirmiştir.

Geçtiğimiz gün de yine bu konuda bir açıklama partimiz tarafından yayınlanmıştır. Fakat kimsenin kafasında soru işareti kalmaması için, daha da önemlisi puslu siyasi ortamlardan nemalananlara fırsat vermemek için tekrar etmekte fayda görüyoruz:

Coğrafyamız savaştan, emperyalist güçlerin çıkarlarından çok çekmiştir ve bunu en yakından hissedenlerden biri de biz Kıbrıslı Türkler ve Türkiye’deki halklardır. Bizim neredeyse her konuda elimizi kolumuzu bağlayan Kıbrıs Sorunu da, Türkiye’de yaşanan tüm darbe ve terör girişimleri de bu düzenin birer parçasıdır.
Fakat bizi bugünlere getiren süreçler ne olursa olsun, aslolan bin yıldır bu coğrafyada birlikte yaşayan Türk, Kürt, Arap, Helen tüm kadim ulusların birlikte kader birliği yapıp huzuru ve barışı tesis etmesidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin yıllardır acısını çektiği, on binlerce canı yitirdiği terörle mücadelesi ve bunun kökünü kazıma isteği sadece bizlerin değil, insanlık onuru adına tüm dünyanın da destek olması gereken bir duruştur. Diğer taraftan asırlık Türkiye Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünün güvence altında olması adına ortaya konulan güçlü iradeye de saygı duyulmalıdır.

Bunun yanı sıra Türkiye Cumhuriyeti’nin ihtiyacı olan toprak bütünlüğünün de gözetilerek bölgemizde daha barışçıl, daha insani bir yaşamın filizlenmesi bizlerce mümkündür. Bu olasılık bu kadar zengin bir coğrafyanın yeniden medeniyetin beşiği olacağı yeni bir dünyayı hepimize vaad etmektedir. Aksi ise, hatalarımıza yeni hatalar ekleyip emperyalist güçlerin ekmeğine yağ sürmek sonucuna varacaktır. Son iki gündür Suriye’de yaşanan gelişmeler ve yeni ittifaklar da Türkiye’nin bilinçli bir şekilde çıkmaz bir sarmal içerisine çekilmeye çalışıldığını bizlere hissettirmektedir.

Türkiye’de yıllarca yaşanan terörün ise artık ebediyete kadar son bulması için bölgedeki tüm halklara görev düşmektedir. En son ihtiyacımız olan şey ise birbirimize silah doğrultmaktır. Terörü bitirecek olan halkların iradesidir ve halklar bu yönde iradelerini karşılıklı olarak güçlendirmelidir.
Umarız bu konu ile ilgili kafalarda soru işareti kalmamıştır.

Meclise sunulan ortak deklarasyon metnini ise son dönemlerde ülkemizde yaşanan siyasi anomalilerden bağımsız değerlendirmek bizler için neredeyse imkansız hale gelmiştir.
Kıbrıs Türkü yakın tarihinde coğrafyasının bir kaderi haline gelmiş demokrasisine müdahaleleri defalarca yaşamıştır.

Fakat özellikle bu yılın başlarından beridir sistematik bir şekilde toplumun ve demokratik iradesinin ayarları ile oynanmaya ve kapalı kapılar arkasında toplum ve siyaset mühendisliği yapılmaya çalışılmaktadır. Geneli tenzih ederek; uzunca bir süredir gerek siyaset gerek basın içerisinden bir kesim baş başa vermiş bu tehlikeli oyunu oynamaktadır.

Bizlerin de fazlasıyla önem verdiği ve 4’lü hükümet dönemi tam da toplumun kendi ayakları üzerinde durması için gerekli reçeteler masaya yatırılmışken hükümetin çantadan çıkarılan bir sebeple bozulması ve Kıbrıslı Türkler’in güçlü bir iradesi olan iki toplumlu iki bölgeli federatif bir çözüm fikrinden sistematik bir biçimde uzaklaştırılmaya çalışılması bizlerce bu faaliyetlerin birer ürünüdür.

Kıbrıslı Türkler kendi kaderini çizmektense, belirli siyasal kalıplara sokulmaya çalışılmaktadır.
Geçtiğimiz gün Sn. Cumhurbaşkanı’nın açıklaması ile birlikte sözlerinin bilinçli bir şekilde çarpıtılıp, linç edilmeye çalışılması altındaki niyeti sadece bizler değil, tüm halkımız görmüştür.

Ulusal Birlik Partisi ile Halkın Partisinin hükümete girdikleri ilk günden beridir Sn. Cumhurbaşkanı ile bilerek ve isteyerek yaratmaya çalıştığı krizler de herkesin malumudur. Hükümetin tüm bu çabaları halkımız tarafından tepki görmüş ve fakat makamlarımızı ve devletin kurumsal saygınlığını zedelemiştir.
Dün akşam itibarı ile konunun değerlendirmesini yaptığımız sıralarda, memlekette sanki hiç sorun yokmuş gibi, Ulusal Birlik Partisi tarafından Sn. Cumhurbaşkanı’nın müzakerecilik görevini bırakması çağrısı bütün gizli ajandayı ortaya sermiştir. Kaldı ki Kasım ayı içerisinde 3’lü görüşme planlandığı sırada toplum liderini suni bir gündemle tartışılır hale getirmeye çalışmak masada Kıbrıs Türkünün elini zayıflatmaktan başka hiçbir emele hizmet etmeyecektir.

Toplumcu Demokrasi Partisi olarak bizler tüm bu gelişmeler ışığında ilgili deklarasyon önerisinin, hem Sn. Cumhurbaşkanının, hem de ona destek veren halkın iradesine yönelik rövanşist duygularla meclise getirildiği kanaatine varıp, içeriğinden bağımsız olarak bu veya benzeri bir ortak deklarasyona imza atmayacağımızı bildiririz.

Bir taraftan halkı sükunete çağırırken diğer taraftan insanlarımız içinde kutuplaşma ve kaos vesilesi olacak tüm adımlara derhal son verilmesini talep ederiz.
Toplumcu Demokrasi Partisi bu oyuna gelmeyecek, ne de Kıbrıs Türk Halkının bu oyuna getirilmesine izin verecektir.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur’ dedi.

(BRT/MAIL)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir