Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Kas İskelet Sistemi ve Rejeneratif Tıp Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Murat Bozkurt, eklemlerin vücutta hareketi sağlayan ana yapılar olduğunu ve kemiklerin bitiş noktalarında bulunduğunu belirtti.
Eklemlerin yüzeylerinin kıkırdaklardan oluştuğunu anlatan Bozkurt, diz, ayak bileği, omuz, omurga, el bileği ve dirseklerde kıkırdakların bulunduğunu anımsattı.
Bozkurt, “Kıkırdak bir kez hasar gördüğünde, bir daha düzelmez. Bu, Hipokrat’tan bu yana bilinen bir gerçektir. Kıkırdak harabiyeti başladığında, eklemlerdeki kıkırdak yapı bozulur. Bu hareketlerin kısıtlanmasına, ağrıya ve kireçlenmeye neden olur. Tedavi edilemediğinde ise kalıcı sakatlıkla sonuçlanır.” dedi.
Kıkırdak hasarının ekleme göre değişebildiğini, merdiven inip çıkma, oturup kalkma, yürüme ya da bir şeye uzanma gibi hareketlerin yapılamamasına yol açabildiğini dile getiren Bozkurt, “İskelet sisteminde eklem sağlığı çok kritiktir. Eklemler diğer bütün yapılar için de bir güvencedir. Bu nedenle kıkırdakların korunması lazım.” diye konuştu.
“Enjeksiyon ya da artroskopi ile yapılıyor”
Prof. Dr. Bozkurt, genç ve kıkırdaklarında ciddi hasar bulunanlarda ileride kalıcı hasar gelişmemesi için erken dönemde tedbir alınması gerektiğini ifade ederek, “Yenileyici tıp uygulamalarıyla kök hücreden elde edilen kıkırdak ve protein içerikli kapsülün, hedeflenen bölgeye enjekte edilmesiyle hasarlı bölgeye tutunup onarmasına imkan veren yöntem geliştirdik.” dedi.
Uygulama hakkında bilgi veren Bozkurt, şunları kaydetti:
“Özellikle genç yaştakilerde eklem üzerinde geniş alana yayılan bir kıkırdak problemi bulunması halinde biyolojik tedavi ile etkin tedavi planlamalı. Kişinin kıkırdak hücrelerinin laboratuvarda çoğaltılarak hasarlı bölgeye enjeksiyonunu içeren biyolojik tedavi uygulanmalı. Bu yöntem, yaklaşık 10 yıldır dünyada sayılı merkezlerde uygulanıyor. Biz ise bu yöntemi daha fonksiyonel hale getirdik.
Kişiden alınarak geliştirilen kıkırdak hücrelerinin bir kapsül içine konularak, kapsülün dış yapısının da kıkırdak zarar gördüğünde ortaya çıkan kemik yüzeye yapışmasına olanak sağlayan bir yönteme imza attık. Uygulama, enjeksiyon ya da eklem içindeki problemleri gösteren cerrahi teknik olan artroskopi ile yapıldı.”
“Hasarlı bölgenin kıkırdak benzeri dokuya dönüştüğü saptandı”
Hasarlı kıkırdak yapı ile birlikte ortaya çıkan kemik yüzeye tutunacak kapsülün nasıl yapılacağına ilişkin yürüttükleri çalışmanın yaklaşık 8 yıl sürdüğünü anlatan Bozkurt, sözlerine şöyle devam etti:
“Bunun için ilk olarak hasarlı kıkırdak ve kıkırdak altı kemik dokudan, sağlam kıkırdak ve kıkırdak altı kemik dokudan parçalar alarak özel bir gen analiz yöntemiyle inceleme yapıldı. Araştırma sonucunda protein denilen bazı özel genler tespit edildi. Kemik dokuya tutunmayı sağlayacak kapsülün dışı, tespit edilen bu proteinlerle kaplandı.
Laboratuvar çalışmalarında, hazırlanan kapsüllerin dış yüzeyinin de bio-hedefleme yöntemi uygulanarak kemik dokuya yapıştığı saptandı. Bu aşamanın ardından koyunlar üzerinde kontrol gruplu hayvan çalışmalarında uygulanarak, iyileşme oranlarına bakıldı. Kıkırdak bölgesinin uygulama sonrasında normal kıkırdağa benzeyip benzemediğinin anlaşılabilmesi için yapının çeşitli açılardan kesitli görüntüleri alındı. Çalışma sonucunda, bu hasarlı bölgenin kıkırdak benzeri dokuya dönüştüğü saptandı.
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR) sonuçlarında hasarlı bölgenin kıkırdak benzeri doku ile dolduğu, güzel bir kıkırdak oluştuğu tespit edildi. Pandemi sonrasında kontrollü insan çalışması yapılacak. Gen çalışması, uluslararası ‘Connective Tissue Research’ tıp dergisinde yayımlanarak dünya literatürüne sunuldu. Yöntem, iki ayrı ülkedeki üniversiteden de destek mektupları aldı.”
Hem laboratuvar hem de hayvan çalışmalarının TÜBİTAK’tan büyük destek aldığını dile getiren Bozkurt, “Hayvan ve laboratuvar sonuçları, ikinci olarak uluslararası ‘Journal of Orthopaedic Surgey and Reserarch’ dergisinde de yayımlanarak bilim insanları ile paylaşıldı.” diye konuştu.
“Yeni kapsülasyon tekniğine Türkiye imzasını attık”
Prof. Dr. Bozkurt, kapsülasyon patent çalışmalarına ilişkin de, “Kapsülasyonun ABD ve Türkiye’den patenti de alınarak, bunun bizim yöntemimiz olduğu da kayıt altına alındı. Kıkırdak hasarı ve kemik dokunun onarılmasına imkan tanıyan yeni kapsülasyon tekniğine Türkiye imzasını attık.” bilgisini verdi.
Kapsülasyon yönteminin eklem kıkırdağı içeren diz, kalça, ayak ve el bileği, omuz ile dirseklerinde hasar olan kişilere uygulanabileceğini ifade eden Bozkurt, “Bu eklemlerin hepsine enjeksiyon ile bu yöntem yapılabilir. Yöntemin, 50 yaş altındakilere yapılması öngörülüyor. İleri yaşlardakilerde kök hücreler çok verimli olmadığı ve eklemlerindeki harabiyet bölgesel yerine yaygın olduğundan şu an için bu yöntemi uygun görmüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
TRT