Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, “Libya’da krizin başladığı 2011 yılından bu yana yaşanan sıkıntılarda esas sorumluluk Fransa’nındır. Bu ülkenin Libya’daki doğal kaynaklar üzerinde söz sahibi olmak için Hafter’e koşulsuz destek verdiği bir sır değildir.” ifadesi yer aldı.
Fransa’nın da aralarında bulunduğu ülkelerin verdiği askeri destekle Hafter’in meşru hükümete yönelik sürdürdüğü saldırıların, Libya’nın toprak bütünlüğü ve egemenliğine yönelik en ciddi tehdit olduğunun altı çizilen açıklamada, şunlar kaydedildi;
“Fransa Cumhurbaşkanı’nın Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden teröristleri de pek çok kez Saray’da ağırladığı gayet iyi bilinmektedir.
Berlin Konferansı’nda alınan ve siyasi sürecin başlatılmasını da sağlayacak temel karar, kalıcı ateşkesin bir an evvel sağlanmasıdır. Fransa, Konferans kararlarının uygulanmasına katkıda bulunmak istiyorsa, öncelikle Hafter’e verdiği desteği sonlandırmalıdır.
Afrika’daki karanlık mazisi iyi bilinen ve Cezayir’de gerçekleştirdiği katliamın acıları hafızalarda hala taze olan Fransa’dan beklenen, Türkiye’yi suçlamak yerine, Libya’da istikrar ve güvenliğin sağlanmasına yönelik olumlu bir rol üstlenmesidir.”
Macron’un iddiaları
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile Elysee Sarayı’ndaki görüşmelerinin ardından düzenlediği ortak basın toplantısında, Türkiye’nin Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile yaptığı deniz yetki anlaşmasını “kınadıklarını” açıklamıştı.
Bu anlaşmanın, “Berlin konferansında verilen sözlere aykırı olduğunu” öne süren Macron, “Son günlerde Suriyeli paralı askerleriyle Türk gemilerinin, Libya topraklarına geldiğini görüyoruz. Bu, verilen söze saygı gösterilmediğini gösteriyor. Bu, Libya’nın egemenliğinin ve Avrupa’nın ve Sahel ülkelerinin güvenliğinin ihlalidir.” iddiasında bulunmuştu.