Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez Al Sarraj ile İstanbul’daki Dolmabahçe Ofisi’nde bir araya geldi.
Görüşmede, Türkiye ile Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında, “Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası” ile iki ülkenin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının muhafazasını hedefleyen “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” imzalandı.
Peki, Türkiye’nin iş birliğini güçlendirmeyi hedeflediği UMH ile Halife Hafter milisleri arasında 8 aydan fazla bir süredir devam eden çatışmalarda son durum ne?
Öncelikle, Libya’da Hafter milisleri 4 Nisan’da Trablus’u ele geçirmek için başlattıkları saldırılarda kayda değer bir ilerleme sağlayamadı. Bunun yanında, Hafter’in sözcüsü Ahmed Mismari’nin açıklamalarına göre, bu güçler şu ana kadar 7 bin milisini kaybetti.
Ancak sivil yerleşim yerlerine düzenledikleri saldırılar, yüzlerce sivilin ölümüne yol açarken, kentlerin altyapısının da yok olmasına neden oldu.
Derne ve Bingazi’yi hayalet kentlere çevirdi
Hafter’in Libya’daki hikayesi Trablus saldırısı ile başlamıyor şüphesiz. Halife Hafter, ülkede kendi egemenliğini kurmak için başarısız darbe girişiminde bulunduğu 2014 yılından beri, ülkenin doğusundaki kentleri ele geçirmek için saldırılar düzenledi. Hafter’in bu saldırılarında yüzlerce insan hayatını kaybetti.
Derne ve Bingazi kentleri ise hayalet şehirlere döndü.
Libyalı yerel kaynaklar, Halife Hafter’in ülkede egemenlik sağlamak için başkent Trablus ve Misrata kentlerini de yok etmeye çalıştığını dile getiriyor.
Libya’da nüfusun çoğunluğu UMH bölgesinde
Halihazırda, 1 milyon 760 bin kilometre olan Libya topraklarının büyük bir kısmını Hafter’in liderliğindeki milisler kontrol ediyor.
Ancak, kontrol edilen alanlar ile ülke nüfusunun çoğunluğunun yaşadığı alanlar kıyaslandığında gerçek ortaya çıkıyor. Zira nüfusun çoğunluğu, ülkenin batısında UMH kontrolündeki alanlarda yaşıyor.
Başkent Trablus, ülkenin en kalabalık kenti. Misrata ise üçüncü en kalabalık kent.
Hafter’in saldırılarından kaçan insanların da bu kentlere gitmesi ile nüfuslarının ciddi oranda arttığını tahmin etmek zor değil.
Libya haritasına bu şekilde bakıldığı zaman, ülkenin yaşanabilir alanları ve kentli nüfusun çoğunluğunun UMH kontrolünde olduğu görülebilir.
Sahadaki son durum
Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi’nin komutanlarından olan ancak daha sonra Kaddafi muhalifi olarak yurt dışında uzun süre yaşayan Halife Hafter, ülke yönetimini ele geçirmek için Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Fransa, Rusya ve Mısır’ın aktif desteğini almış durumda.
BAE’nin kendisine sağladığı Çin yapımı Wing Loong insansız hava araçları (İHA), Fransa’nın askeri danışmanları ve Mısır’ın aktif lojistik desteği, sahada hemen hemen her gün kendisini hissettiriyor.
Hafter, İHA ve savaş uçakları ile sık sık Trablus ve Misrata kentlerini bombalıyor. Elinde bulundurduğu Kaddafi döneminden kalma uçaklar, sivil ölümlerin artmasının önünü açarken, İHA’lar da sivilleri hedef almayı sürdürüyor.
Fransa gibi Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan UMH’yle ilişkilerini sürdürüp, diğer taraftan Hafter’e saldırılarında destek veren ülkeler olmasına rağmen, çatışma alanlarında UMH güçleri ilerlemeye devam ediyor.
Dün itibarıyla UMH’ye bağlı Sebha Askeri Bölgesi, Hafter güçlerinin elindeki El-Fil petrol sahasında kontrolü ele geçirdiklerini açıkladı.
Ülkenin güneyindeki Sebha, yukarıdaki haritadan da görüleceği üzere, uzun bir süredir Hafter milislerinin kontrolünde ve UMH operasyon alanlarına oldukça uzak. Askeri analistler, UMH’nin bu son operasyonunun askeri anlamda kabiliyetini bir kez daha ortaya çıkardığını vurguluyor.
Diplomasi kazanı kaynıyor
Libya’da uzun süredir devam eden krize çözüm bulmak için uluslararası alanda çalışmalar devam ediyor. Şu anki durum BM öncülüğünde Tunus’ta imzalanan ve UMH’nin meşru temsilci olarak kabul edildiği Suheyrat Anlaşması üzerine kurulu.
Ancak Fransa’nın Hafter’e verdiği aktif destek, uluslararası toplumun bu konuda ne kadar samimi bir tutum içerisinde olduğunun da en büyük kanıtı.
Zaten Fransa’nın bu anlaşmanın akabinde, Halife Hafter’i UMH karşısına muhatap olarak çıkarması da bu tutumun bir devamı.
Son zamanlarda ise Libya’da Almanya’nın diplomasi alanında aktif rol almaya çalıştığı görülüyor. Öyle ki, Almanya’nın Libya Büyükelçisi Oliver Owcza, Berlin’de bir Libya konferansı toplanması için ciddi çaba içerisinde.
ABD diplomatik atağa geçti
Libya’da nasıl bir politika izleyeceği en çok merak edilen ülkelerden biri de ABD’ydi. Daha önce ABD medyasında, BAE’nin Hafter için lobi firmalarıyla anlaştığı iddia edilmiş ve ABD’nin Hafter’e yakın durduğu savunulmuştu.
Bu durumda hala devam ediyor mu yoksa değişim var mı henüz bilinmiyor. Ancak ABD medyasında yer alan ve Rusya’nın ülkedeki varlığını artırdığı yönündeki haberler, ABD Dışişleri Bakanlığından açıklamaları da beraberinde getirdi.
Aslında ABD’nin sessizliği ve kısmen tarafsız tutumunu etkileyen bir hadise daha vardı. Yerel medyada yer alan haberlere göre, UMH İçişleri Bakanı Fethi Başağa’nın Washington’a yaptığı ziyaret, ABD’nin Hafter’e bakışını etkileyen bir unsur olarak öne çıktı.
Bu ziyaretin akabinde ABD Dışişleri Bakanlığı, Hafter’den Trablus saldırılarını durdurması çağrısı yaparak, “Bu, Libya’ya dış müdahaleleri önlemekteki Washington-Trablus iş birliğini derinleştirecek, meşru devlet idaresini güçlendirecek ve çatışmaya yol açan meselelerin ele alınmasını sağlayacaktır. Libya halkının iradesinin aksine Rusya’nın çatışmadan istifade etme çabası karşısında, ABD hükümetinin birçok birimini temsil eden ABD heyeti, Libya’nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne desteğini bir kez daha vurgulamıştır” ifadelerini kullandı.
Geçtiğimiz günlerde ise, ABD’li üst düzey bir heyet Halife Hafter ile görüştü.
Söz konusu görüşmenin, Libya’daki çatışmalara siyasi bir çözüm bulunması ve barış sağlanması amacıyla yapıldığı, ABD’nin Libya’nın egemenliği ve toprak bütünlüğüne olan tam desteğine vurgu yapıldığı ifade edildi.
Kaynak: AA, Libya Observer