Uzay boşluğunda teleskoplar ve radarlarla görülebilenlerin yanı sıra takip edilemeyen, saatte 28 bin kilometre hıza ulaşabilen 10 milyon parça uzay çöpünün olduğu tahmin ediliyor.
Dünya’nın çevresinde yüksek hızda savrularak dolaşan, bilim insanları tarafından “uzay enkazı” veya “yörünge kalıntıları” olarak adlandırılan insan yapımı nesneler, uzaydaki araçlara ve astronotlara risk oluşturmanın yanında yörüngeyi tehlikeli bir geçit haline getirerek insanlığın Dünya’nın ötesine yaptığı keşif yolculuğuna engel olabilir.
Sovyet Birliği’nin 4 Ekim 1957’de Sputnik 1 uydusunu uzaya fırlatarak ABD ile “uzay yarışını” başlatmasından bugüne dek birçok ülke haberleşmeden istihbarata, bilimsel gözlemden ulusal savunmaya, hava tahmininden ve küresel konumlama hizmetlerine kadar farklı amaçlar için binlerce uyduyu Dünya yörüngesine yolladı.
Birleşmiş Milletler (BM) Uzay İşleri Ofisinin yayımladığı “Uzay Nesneleri Endeksine” göre bugüne dek uzaya 8 bin 754 insan yapımı nesne gönderildi. Bunlardan 5 bin 292’si Dünya yörüngesinde konumlanırken, 3 bin 462’si dış uzaya yollandı veya yeryüzüne geri döndü.
Dünya yörüngesindeki uzay araçlarının büyük çoğunluğu çalışır durumda değil
Endişeli Bilim İnsanları Birliğinin (UCS) 31 Mart 2019’da güncellediği verilere göre, halen Dünya yörüngesinde 2 bin 62 aktif uydu bulunuyor. Hubble gibi teleskopların ve Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS) gibi işlevsel araçların da listeye dahil edildiği göz önüne alındığında, yörüngedeki çalışır durumda olmayan uzay araçlarının sayısının çalışır durumdakilerin iki katından fazla olduğu anlaşılıyor. İşlevini tamamlamış bu kontrolsüz nesneler, uzay enkazının ana kaynağını oluşturuyor.
Ayrıca aşamalı fırlatma roketlerinin geride bırakılan kısımları, uydu ve teleskopların kopan parçaları ve hatta ISS’de görevli astronot ve kozmonotların uzay yürüyüşleri sırasında düşürdükleri şeyler de uzaydaki enkaz yığınına ekleniyor.
Uzay enkazının büyük bölümü yeryüzünden 2 bin kilometreye kadar irtifadaki uzay boşluğunu tarif eden “Alçak Yer Yörüngesi”nde bulunuyor. Yeryüzü gözlem ve hizmet uydularının büyük bölümü ve Uluslararası Uzay İstasyonu bu yörünge bölgesinde yer alıyor. Saatte 35 bin kilometreyi aşan hızlarda hareket eden irili ufaklı nesneler, aktif durumdaki uydu ve araçlara zarar verme olasılığının yanı sıra ISS’de görev yapan astronot ve kozmonotlar için de hayati tehlike yaratıyor.
Çarpışan uydular ve füze denemeleri
Öte yandan Dünya’nın çevresinde farklı eksenlerinde hareket eden kontrolsüz uyduların çarpışması, daha fazla uzay enkazı yaratarak başıboş savrulan nesnelerin sayısının ve buna bağlı risklerin artmasına yol açıyor.
Nitekim 10 Şubat 2018’de Rus Cosmos 2251 uydusu ile ABD’nin Iridium 33 uydusunun yörüngede çarpışması sonucu binlerce parçadan oluşan bir uzay enkazı meydana gelmişti. Dağılan parçalar çarpışma bölgesinin yaklaşık 450 kilometre altında seyreden ISS’e ulaşması ihtimali endişeye sebep olmuştu.
Öte yandan Çin’in 2007’de yaptığı füze denemesinde kendi meteoroloji uydusunu vurması ve Hindistan’ın 27 Mart 2019’da yaptığı benzer deneme, büyük miktarda uzay enkazının ortaya çıkmasına yol açmıştı. Hindistan’ın yaptığı denemenin ISS’e parça çarpma riskini 10 günde yüzde 44 artırdığı bildirilmişti.
Kessler sendromu
Bilim insanları, bu tür vakaların ABD’li astrofizikçi Donald J. Kessler’in 1978’de ortaya attığı ve “Kessler sendromu” olarak anılan kötü hal senaryosunu akla getirdiğine dikkati çekiyor.
Kessler, o yıllarda insan yapımı nesnelerin yörüngede kontrolsüzce çarpışmasının giderek daha fazla uzay enkazı yaratacağı ve sürekli artan çarpışma riskinin uydu teknolojisinin kullanılmasını zorlaştırarak ileriye dönük uzay çalışmalarını baltalayacağı uyarısında bulunmuştu.
Temizlik çabaları
Kessler’in uyarısının gerçeğe dönüşmekte olduğunu gören ülkeler, son yıllarda uzay enkazını önleme konusunda uluslararası düzenlemeler belirleme çabalarının yanında yörünge kalıntılarının nasıl temizlenebileceğine dair de fikirler geliştiriyor.
Bazı bilim insanları ve mühendisler, Dünya’nın manyetik alanına temas eden elektrik yüklü ipler aracılığıyla uzay enkazını meydana getiren materyallerin bir kısmını atmosfere çekerek burada yok olmalarının sağlanabileceğini öne sürüyor. Japon Uzay Araştırma Ajansı (JAXA), bu fikri sınamak üzere, “Kounotori” uzay mekiğine bağlı “elektrikli kırbaç” olarak adlandırdıkları bir mekanizmayı test edeceklerini duyurmuştu.
Öte yandan ömürlerini tamamlayan uyduları ve uzay araçlarını yavaşlatmak üzere yelken ve balon gibi sistemler eklenmesi ve başıboş nesneleri lazerle hedef alarak yavaşlatma gibi seçenekler de bilim insanları arasında tartışılıyor.
Uzay çöplüğünün oluşma nedenleri
En eski uzay enkazı (uzay çöpü) tarihteki 4’üncü ve ABD’nin 2’nci uydusu olan ve 17 Mart 1958’de uzaya gönderilen Vanguard I uydusu. 16,5 santimetre çapındaki ve 1,5 kilogram ağırlığındaki uydu, o zamandan bu yana yörüngede dolanıyor.
1965’te gerçekleştirilen ilk Amerikan uzay yürüyüşü sırasında Gemini IV astronotu Edward White’ın eldiveni bir ay boyunca saatte 28 bin kilometrelik hızla yörüngede kaldı ve tarihin en tehlikeli giysisi olarak anılıyor.
Mir istasyonu, uzaya gönderildiğinin ilk 10 yılında 200’ün üzerinde uzay çöpü üretti.
Avrupa Uzay Ajansına (ESA) ait Ariane roketinin 1986’da infilakıyla yayılan 2 bin 775 parça ilk başta roketin eski yörüngesinde hareket ederken, 4 yıl sonra dünya çevresine dağıldı.
Pegasus roketinin üst kademesinin 1996’da patlamasıyla 4 milimetreden büyük 300 bin parçadan oluşan bir bulut ortaya çıktı. Bunların 700’ünün diğer uzay cisimleri için tehlike yaratabilecek büyüklükte olduğu biliniyor.
Kaynak: AA