Yazar Bülent Fevzioğlu da, Devlet Tiyatroları’nın oyununu sansürlediğini iddia eden Yaşar Ersoy’a verdiği desteği geri çektiğini söyledi.
Oyunun ciddi bir ayrıştırma dili kullandığını söyleyen Fevzioğlu, senaryoyu inceledikten sonra Ersoy’un “herkesi kandırdığı” görüşüne vardığını belirtti.
Fevzioğlu’na göre oyun, “oynanmasın” diye yazıldı ve Ersoy Devlet Tiyatrolarını bölmek için bilerek kriz yarattı.
Fevzioğlu, oyunun bazı bölümlerinden örnekler de paylaşarak, karakterlerin “Şükran” ve “Şükrettin” isimlerine dikkat çekti.
Deneyimli tiyatrocu Osman Balıkçıoğlu da yazar Bülent Fevzioğlu’ndan sonra Devlet Tiyatroları’nın oyununu sansürlediğini iddia eden Yaşar Ersoy’a verdiği desteği geri çektiğini belirtti.
Osman Balıkçıoğlu, olayın sansür olmadığını sadece Devlet Tiyatroları’nın söz konusu oyunu repertuarlarından çıkardığını belirterek Yaşar Ersoy’un oyununu, istediği başka bir yerde sergileyebileceğine vurgu yaptı.
Balıkçıoğlu’nun paylaşımı şöyle:
Ben yıllardır tiyatro oyunları yazan, bu oyunları sahneleyen birisiyim. Bu oyunlar genellikle güldürü içeriklidir ve çeşitli Kıbrıslı Türk karakterlerini yansıtır. Yazdığım oyunlarda her zaman belli bir ahlak çizgisinin altına düşmemeye dikkat ederim. Yani kendi kendimi sansürlerim. Bugüne kadar oyunlarımı herhangi bir kişi veya kurumdan yardım almadan sergiledim. Halkın desteği ve programa aldığım reklamlar yeterli oldu. Şimdi sevgili Yaşar Ersoy’un yazdığı oyun ve yasakladılar söylemi beni çok etkiledi. Bu yüzden hemen bunu kınayan bir yorum yaptım. Ancak sonra ortada yasaklanmanın söz konusu olmadığı ve Devlet Tiyatrosunun bu oyunu repertuarlarından çıkardığını öğrendim. Yani Yaşar arkadaşımız oyununu, istediği başka bir yerde sergileyebilir ve bunu da kimse yasaklamaz. Bu konuda Bülent Fevzioğlu dostumun özür dileyen yazısını şimdi okudum ve onunla ayni duygular içinde olduğumu belirtmek istedim. Bu da bana bir ders oldu. Herhangi bir olayın ne olduğunu, tam bilmeden yorum yapmanın yanlış olduğunu öğrendim. Son olarak şunu da belirteyim, ahlak kuralları içinde yapılan sanatların yasaklanmasına yüzde yüz karşıyım. Günaydın.
Fevzioğlu ise şunları yazdı:
SAYGIM…
HÜRMETİM…
‘‘ABİ’’M
YAŞAR ERSOY’A…
(AÇIK MEKTUBUMDUR… )
(Kendimden;
Yaşar Ersoy’a:
Abi, kandırdın bizi…
Kullandın…
‘‘YASAKLANDIM’’ dedin…
‘‘SANSÜR’’ dedin…
Sana inanan, güvenen, saygı duyan BEN GİBİLERİ de TUZAĞA DÜŞÜRDÜN…
Olmadı be abi…
Olmadı…
İlk yazdığım – paylaştığım ne varsa Facebook sayfamda, sildim hepsini…
Kusura bakma lütfen…
Bir ben değilim yalnızca SANA İNANAN – REFLEKSLE TEPKİ GÖSTEREN – YAZAN…
Onlar da sildi…
ÇÜNKÜ SEN, BU KONUDA, ÜLKEM ALEYHİNE BİR YENİ PROJESİN…!
Biz bunu anladık…
Anladık ve tüm Demokratlığımıza, Solculuğumuza, ‘‘YASAKLARA HAYIR’’’ımıza rağmen…
Senin için yazdıklarımızı sildik, faceboook paylaşımlarımızdan…
Şu son üç günde ANLADIK Kİ…
Senin derdin; KIBRIS TÜRK DEVLET TİYATROLARI yapısını PARÇALAMAK…
ANLADIK Kİ…
Senin derdin; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ELE – GÜNE REZİL ETMEK…
Yazdığın tiyatro senaryosunu OKUDUK!
Bak… ‘’OKUDUM’’’’ demiyorum…
(En yakınımdaki dostlarla; en sağdan en solcusuna)
OKUDUK ABİ!!!!
Başkasını bilemem ama…
O…
– ŞÜKRETTİN (ve)
– ŞÜKRAN’ı…
Ben…
(O KADAR SOKAK AĞZI VE O KADAR BASİT Kİ)
Tuvalette otururken bile yazmam…!!!
Dostlar da aynı fikirde: ”Ben de yazmazdım” dediler…
Utanırı(Z)m, bu kadar sokak ağzı ve bu kadar basit yazmaya…
Lâkin sen yazdın…
(Senin imzana da ayıp bu basitlik)
Çünkü: Kabul edilmeyeceğini biliyordun…!
Kısacası…
İLK GÜN:
– ‘’DÜŞÜNCEME YASAKLAMA’’ dedin ‘’OYUNUMA SANSÜR’’ dedin kaynattın bizi de… (Yuttuk…. Yuh olsun hepimize…)
Yaşar Abi…
Senin ‘’Tiyatro senaryonu okuduktan sonra!!!!’’
Benim, BÜLENT FEVZİOĞLU olarak anladığım şudur:
– SEN, BU SENARYONUN KABUL GÖRMEYECEĞİNİ BİLE BİLE…
ÖZELLİKLE YAZDIN BU ‘’Toplumsal Sinir Uçlarını’’….
Kısacası…
Ben de az buçuk bu işlerden anlıyorsam…
SEN…
OYUNUNUN ‘’OYNANMASINI’’ DEĞİL…
‘‘OY – NAN – MA – MA – SINI’’ HEDEFLEDİN…
Ve ne ‘’AYIP’’ HEPİMİZE Kİ…
Önce Devlet Tiyatroları Müdürü…
(Onun açıklaması da ayrı bir Rezalet!!!)
Hepimizi o basit açıklaması ile TUZAĞA düşürdü….
Biz senin, yeni PROJENİN oyununa düştük be Yaşar Abi…
Hiç kimseden değil…
Ben, KENDİMDEN, ÖZÜR DİLİYORUM…
Kısacası…
KULLANDIN BİZİ…
Tekrarlıyorum:
Ben, BÜLENT FEVZİOĞLU…
Ne Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’mi (ŞÜKRAN), ne de ANAVATAN Türkiye’mi (ŞÜKRETTİN) senin OYUNUNA köçek etmem…
Tamam…
İlk gün, OYUNA GELDİM – TUZAĞA DÜŞTÜM NAİF YÜREĞİMDEN , sana inandım, yazdım…
Lakin sildim hepsini…
Ne diyor eskiler?
– ‘‘Yaşadıkça öğreneceksin, üzülme…’’
Ben yine de üzüldüm…
Yineliyorum Yaşar ABİ!!!
– Sen, bu yazdığın oyunun kabul görmeyeceğini biliyordun… Ve bile bile sundun Kıbrıs Türk Devlet Tiyatrosu’na…
Çünkü derdin üzüm yemek değil, bağcı dövmekti…
Bizi de kullanarak, dövdün de be abi….
Çok yazık abi…
Çok AYIP ettin…
– Seni sevenlerini kullandın…
(Yetmedi)
– Devlet tiyatrosuna emek verenleri de kullandın…
Son cümlem:
– SAZAN OLUP OLTAYA TAKILDIĞIM;
– HİÇ HAK ETMEDEN BİRİLERİNİ KIRDIĞIM;
– ve hâlâ (Saflıkta) büyümediğim için…
ÖNCE KENDİMDEN
Ve sonra HERKESTEN ÖZÜR DİLERİM…
NOT: Ben, ÖZÜR dilemekten asla utanmam…
İNSANIM…. Hata yapmak, İNSAN’a özgü…
Hata yaptığımda özür de dilerim..
Bana bir armağan sunulduğunda, Teşekkür de ederim…