Zulmün ateş çemberi: Belene

Tuna Nehri üzerinde bir ada… Paslı tel örgüleri, kırık camlı binaları ve mahkumların ölüme yürüdükleri köprüsü. Bulgaristan’da yaşanan olaylar tarihin en acı ve utanç sayfalarından sadece biri. Yaşanılanlar ise dün gibi hafızalarda…

Bulgaristan’da 1984 yılının Aralık ayından itibaren soya dönüş projesi başlatıldı. Hedef doğrudan Türklerdi. Kırcaali’de yaşayan ve kimliklerine sahip çıkan Türkler, Bulgaristan’daki hapishanelere kapatıldı. Belene’dekiler yargısız hapsedilenlerdi.

Kamp alanı üç kat telle çevrelenmişti. O dönem Bulgaristan’daki kamplar içinde en ağır yaşam koşullara sahip olanıydı. En acımasız işkence odaları orada kuruluydu.

Yaşananların en yakın tanıkları ise bizzat işkencelere maruz kalanlar. Zulmün ateş çemberinde mahsur kalanlar yıllar sonra yaşadıklarını TRT Haber’e anlattı: 

“-29 derecede ısınma olmayan koğuşlarda esir tutuluyorduk”

“O kış yüzyılın soğukları oldu. -29 dereceye varan soğuklarda bizlerin o koğuşlarında ısınma aracı yoktu. O yıllarda bizi tamamen esir durumuna düşürmüşlerdi.”

“Biz adımız için savaştık”

“Biz de adımız için savaştık. 1989’da bizim köyde 2-3 kişiyi vurdular, öldürdüler. Üzgünüz ama ne yapalım. Burada yaşamaya alışıyoruz. Şimdi iyiyiz.”

Yaşananları Naim Süleymanoğlu duyurdu

Bulgaristan’daki Türkler adlarını ve inançlarını korumaktan asla vazgeçmediler. Naim Süleymanoğlu’nun iltica etmesi ise bir milat oldu. Naim yaşananları tüm dünya kamuoyuna duyurdu. 

“Naim’in yeri herkesin gönlünde bir başkadır”

“Naim’in yaşananları dünya kamuoyuna duyurması gerçekten çok güçlü bir sesti. Biz ona minnettarız. Herkesin gönlünde onun yeri bir başkadır.”

“Kafasını koydu bizim için Türkiye’ye göç etti. O olmasaydı biz Türkiye’yi göremeyecektik.”

310 bin Türk’ün isimleri zorla değiştirildi

O dönem Bulgaristan’da yaşayan 310 bin Türk’ün isimleri polis zoruyla değiştirildi. 1984-1986 tarihleri arasında bin 500 Türk öldürüldü, bin 500 Türk ise Belene Adası’na sürüldü. Kurtulanlar sürgüne gönderildi.

Açıklama İnsan Hakları Komisyonu Helsinki izleme komitesine aitti. 1986’dan sonra da ölümler devam etti. 1989 yılına gelindiğindeyse Türkiye’nin sınır kapılarını açmasıyla 350 bin kişi göç etti.  

Dönemin ölüm kampı tutukevi olarak kullanılmaya devam ediliyor

Ada ise günümüzde hala faal olarak kullanılıyor. Şu anda adanın 2 bin 500 mahkum kapasitesi var. Artık orada Bulgaristan hükumetine bağlı ceza infaz kurumlarının hapishaneleri yer alıyor.

85 bin dönümlük alanda her şey 1984’teki gibi.. Köprü, halkın tutsak edildiği ve işkencelerin yapıldığı alanlar. Dönemin ölüm kampı tutukevi olarak kullanılmaya devam ediliyor.  

Haber: Ceyda Muslu
Kamera: Sefa Bakış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir